Her akademik yıl, öğrencilerin en çok kaygı duyduğu dönemlerden biri olan vize dönemi, bu yıl da pek çok gencin hayatını olumsuz etkiledi. Özellikle son aylarda yaşanan sorunlar, öğrencilerin eğitim hayatlarını tehlikeye sokacak boyutlara ulaştı. Türkiye genelinde yaklaşık 50 bin öğrenci, vize sınavlarının adil bir şekilde gerçekleştirilememesi ve dijital sistemlerin yeterince sağlam olmaması nedeniyle mağdur durumda. Bu durum, eğitim sisteminin altında yatan yapısal sorunları bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor.
Bu yılki vize döneminde yaşanan sorunlar, öğrencilerin akademik performanslarına doğrudan etki etti. Sınav tarihleri, bazı üniversitelerde kısa bir süre içinde değiştirildi. Öğrenciler, bir yandan derslerine çalışmaya odaklanırken diğer yandan sürekli değişen sınav takvimleri nedeniyle stres içinde kaldı. Ayrıca, online sistemler üzerinden gerçekleştirilen bazı sınavlarda teknik aksaklıklar ve bağlantı sorunları, notların geç alınmasına ve bazı öğrencilerin sınavlarına girememesine neden oldu. Bu durum, öğrenciler arasında huzursuzluğa ve kaygıya yol açtı.
Empati ile yola çıkan bazı üniversitelerin ilgili birimleri, yaşanan sıkıntılarla ilgili hızlı önlemler almayı hedeflese de, bu tedbirlerin çoğu yetersiz kaldı. Öğrenciler, sosyal medyada yaşadıkları mağduriyetleri paylaşarak duruma dikkat çekti. ‘#VizeÇilesi’ etiketi altında gerçekleşen kampanyalar, hem öğrencilerin sesini duyurmasına hem de kamuoyunun ilgisini çekmesine yardımcı oldu.
Bir kısım öğrenciler ise, daha düzensiz notlandırma sistemlerinin revize edilerek daha adil bir değerlendirme yapılmasını talep ediyor. Eğitim kurumlarının, bu süreçte daha şeffaf ve anlaşılır bir iletişim hattı oluşturması gerektiğini vurgulayan öğrenciler, ders programlarının daha iyi planlanmasını ve eğitim sürecinin tamamen dijitalleşmesinin önüne geçilmesini istiyor. Ancak, mevcut şartlar altında bu değişimlerin ne kadar uygulanabilir olduğu ise tartışma konusu.
Tüm bu yaşananlar, yükseköğretim sistemlerinin gerçekten öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını sorgulatıyor. Eğitimcilerin, sadece akademik içerik sunmakla kalmayıp öğrencilerin psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarına yönelik daha bütünsel bir yaklaşım benimsemeleri gerekiyor. Öğrencilerin vize döneminde yaşadığı bu sıkıntılı süreç, belki de eğitim sisteminin revize edilmesi gereken noktaların altını çizen bir uyarı niteliğini taşıyor.
Sonuç olarak, 50 binden fazla öğrencinin mağduriyet yaşadığı bu süreç, eğitim sisteminin yeniden değerlendirilmesi gerektiğinin en somut örneklerinden biridir. Öğrencilerin sesinin duyulması ve yaşadıkları sıkıntılara acil çözümler üretilmesi, eğitimde kalitenin artırılması adına önem arz etmektedir. Sınav döneminin yaklaştığı şu günlerde, yetkililerin bu duruma acil bir çözüm getirmemesi ise, eğitim sisteminin geleceği açısından düşündürücü bir başka gerçektir.